Üsküdar Belediyesi'nin Kent Lokantası İlk Yemeklerini Dağıttı

İBB’nin kent genelinde açtığı Kent Lokantaları, ilçe belediyelerine model olmaya devam ediyor.

Üsküdar Belediyesi’nin Yavuztürk Mahallesi’nde hizmete aldığı Kent Lokantası’nın açılışı, TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katılımıyla gerçekleştirildi. İmamoğlu, gazetecilerin gündeme ait sorularını, yemek dağıtırken yanıtladı. İmamoğlu, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un, “Reddi hakim yaptıkları hakimin, öteki bir sebeple Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından öbür bir yere tayini, güya davanın yargıcını sürdüler üzere kıymetlendirmek, abesle iştigaldir. Bu arkadaş, sağa sola sataşacağına, İstanbul'un problemleriyle ilgilensin” açıklamalarını soran gazetecilere, “‘İstanbul'un işiyle ilgilensin’ dediği kişi, dünya çerçevesinde saçma sapan bir dava yüzünden siyaset yasağıyla karşı karşıya ve feryat ediyor. O kulaklarını, gözlerini bir bireye çevirmiş. Öbür kimseyi duymuyor. 86 milyon insanı duymayan bir insan, bir yönetici biçimi oluşturdular. Vasatlık. Makus bir vasatlık. Allah, bunların zulmünden bu memleketi korusun. Bunların gözü aklı, vicdanı, millete tahlil bulmakta değil. Bak Ekrem İmamoğlu, arkadaşlarıyla vatandaşa deva arıyor. Kent lokantası açıyor. Adalete tahlil bulma yerine ya da ‘Bu bahis nedir, şunu bir HSK'ya önereyim, bir çağırsınlar kardeşim, şu hakimi bir dinlesinler’ deme yerine, Ekrem İmamoğlu'na laf yetiştiriyorlar. Zira başarısızlar. Başarısız oldukları için, vasatlıklarıyla laf üretiyorlar. Lakin vasatlık… O kadar net yani. Bu vasatlıktan, bu memleket, inşallah bir an evvel kurtulsun” yanıtını verdi. 

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Üsküdar Belediyesi tarafından Yavuztürk Mahallesi’nde açılan Kent Lokantası açılışına katıldı. Kent Lokantası açılışı, vatandaşların ağır ilgisi nedeniyle halk buluşmasına dönüştü. Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen açılışta İmamoğlu’na; Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı, Şile Belediye Lideri Özgür Kabadayı ve Ataşehir Belediye Başkanı Onursal Adıgüzel eşlik etti. Kent Lokantaları’nın, toplumun geçim kasveti çeken tüm katmanlarına hizmet etmek hedefiyle kurulduğuna vurgu yapan İmamoğlu, “Bunu Türkiye'nin her yerinde beşerler istiyor ve birçok belediye, hatta yalnızca CHP’li belediyeler değil, öteki belediyeler de farklı isimlerle bu türlü bir gereksinimi karşılama istikametinde adımlar atılıyor” dedi.

“İNSANLARIMIZA UMUT OLUYORUZ”

“Yoksulluğumuzdan, geçinememe ıstırabında ötürü çok hüzünlüyüm, ancak bu türlü bir dayanışmacı, lokal yöneticiliği ortaya koyulmasından ötürü mutluyum” diyen İmamoğlu, özetle şunları söyledi:

“Hepimizin başına musallat olan bu geçim meşakkati, açıkçası iktisadın varmış olduğu bilgiler, paramızın her vakit ve her daim pahasını kaybettiği bir süreç, ekonomiyi bir türlü rayına oturtamamaları, bilhassa insanlarımızın cebindeki para bedel kaybederken gereksinim duydukları bütün temel gereksinimlere dair, mal ve hizmetlerin artışının en üst düzeyde olması, bugün Türkiye'nin büyük bir ezası. Başlangıçta -hatırlayın- alay ettikleri bu hizmetin, aslında insanlarımıza uygun geldiğini… Bakın; bu güç günlerde, yalnızca hükümetin anlayışında belediyeler Türkiye'de yoğunlukta olsaydı, insanlarımızın sabrının bile taşacağının ve farklı reaksiyonlar göstereceğinin altını çizelim. Aslında biz burada, insanlarımıza nefes aldırıyoruz. İnsanlarımıza umut oluyoruz. Umut olduğumuzun da farkındayız.”

“ÜLKENİN İKTİDARININ DEĞİŞMESİNİ İSTİYORUZ VE BİZ İKTİDARA HAZIRIZ”

“Bu, hayatlarını dara sokan ve başlarına musallat olan makûs iktisat idaresinin ve bilhassa insanlarımızı külfete sokan bu ortamdan çıkış ümidi olduğunu, biz yerel yönetimde birinci parti olarak iktidar olduğumuz bu devirde, beklentiyi önümüzdeki ışık dolu süreçte hoş bir mevziye koyarak, insanlarımıza diyoruz ki; ‘Bakın biz sizi hissediyoruz. Biz gereksinimlerinizi çözmek için uğraşıyoruz. Biz vatandaşımızı dinliyoruz. Onun için icraatçı hizmetlerimize devam ediyoruz. Kentsel dönüşümle son derece üstün uğraş veriyoruz. Tıpkı vakitte altyapıdan üstyapıya, metrolardan İstanbul'un atık su arıtmasından katı atık idaresine kadar her konuya koşuyoruz. Lakin daha da değerlisi bugünkü yakıcı sorun olan iktisatla gayrette, vatandaşımızın yanında oluyoruz.’ İşte diyoruz ki; ‘Bugünden yarınları çok yeterli hazırlayacak ve vatandaşıyla birlikte düşünen, vatandaşıyla dertlenen bir idare anlayışı olarak, biz, artık ülkenin iktidarının değişmesini istiyoruz ve biz iktidara hazırız. Milletimizle birlikte, milletimizi yönetme kabiliyetine sahibiz’ diyoruz. Aslında bu istikametiyle bahsettiğim Kent Lokantası adımının, ‘küçük adım’ dedikleri yerde aslında ne kadar büyük bir adım olduğunu, insanlarımızın zihninde ve lisanında görebiliyoruz.”

“KENT LOKANTALARI, BİRİNE YA DA BİRİLERİNE BİR RANT SAĞLAMA YERİ DEĞİLDİR”

“Burada ortaya koyduğumuz iş, sadaka manası taşımıyor. Yani biz, ‘Lütufta bulunuyoruz’ demiyoruz. Vatandaşa diyoruz ki; ‘Siz, bizim başımızın tacısınız. Bugün ülkeyi yöneten bu aklın, bu sistemin sizi düşürdüğü durumu görüyoruz. Asaletli vatandaşlarımızın yanında oluyoruz. Ona, kent lokantalarında kıymetini hissettiriyoruz. Sunduğumuz hizmetin hiçbir partizan tarafı yoktur. Kapıdan içeri giren her yurttaşımız; sorgusuz, sualsiz o hizmetten faydalanır. Zira vatandaşımıza ilişkin olan imkanların, tekrar vatandaşımıza döndürülmesinde adil bir sistem uygulanmaktadır. Burada partizanlığı söküp atan, vatandaşa ilişkin olan her şeyin vatandaşa nasıl döndürüldüğünü, vatandaşa nasıl aktarılabileceğini gösteren çok asil bir usuldür. Onun için, kent lokantalarımızda asla partizanlık yoktur. Her vatandaşımız kapıdan içeri eşit girer, eşit çıkar. Bunları, bu iktidarın anlayışında göremezsiniz. O da şu: Bu açtığımız kent lokantaları, bir rant kapısı değildir. Kent lokantaları, birine ya da birilerine bir rant sağlama yeri değildir.”

“KAYYIM ANLAYIŞI, MEMLEKETİN HER BEŞERİNİN SEÇME VE SEÇİLME HAKKINA BİR DARBEDİR”

“2024 Kasım ayına kadar, kent lokantalarımızdan girip, bir öğün yemek yiyen vatandaşımızın sayısı, tam 2,5 milyon beşere ulaşmak üzere. Açtığımız ve açacağımız kent lokantalarında, bu sürecin acısını hafifletmeye çalışıyoruz. O gün geldiğinde, kent lokantaları işe yaramazsa ne olur? Vallahi o denli varlıklı bir toplum var olsun, varsın kent lokantaları işe yaramasın. O gün geldiğinde, ona öbür bir misyon bulur. Orada öbür bir hizmeti açarız. Yakında Esenyurt'ta bir kent lokantamızı açıyoruz. Hazır durumda. Esenyurt'un seçilmiş Belediye Başkanı Ahmet Özer Başkanımızın bizden bilhassa isteğiydi. Onun için, çok yakın vakitte giderek, Esenyurt'ta, onun ismine kelam verdiğimiz o kent lokantasını hizmete açıyor olacağım. Buradan Ahmet Özer'in, ilçe belediyemizin, pahalı profesör doktor hocamıza kayyım atanmasını buradan da kınıyorum. Tutuklanması hukuka terstir, vicdana alışılmamıştır. Kayyım anlayışı, memleketin her beşerinin seçme ve seçilme hakkına bir darbedir. Buna asla müsaade etmeme ismine hukuksal, yasal, yasal bütün çabamızı sonsuz bir formda vereceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın.”

“HAKSIZLIĞIN VE HUKUKSUZLUĞUN YAPILDIĞI HER KONUDA…”

“‘Bu bana yapıldı karşı çıkıyorum, bir diğerine yapıldığında susuyorum’ anlayışı da değildir. Haksızlığın ve hukuksuzluğun yapıldığı her hususta, her hakkın savunusunda en ön safta koşmaya, uğraş etmeye, güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti, adil bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti var olsun diye çaba etmeye, burada, Üsküdar'da, Yavuz Türk Mahallesi'nde de bütün hemşerilerimizin huzurunda kelam veriyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz, kadim milletimiz, bizim insanlarımız, bugünün Türkiye'sinde konuşulan bu problemlerin hiçbirisini hak etmiyor. Lakin ekonomik fakat geçim sorunu lakin eğitimdeki sıkıntılar lakin adalet sistemindeki sorunlar, eşitsizlikler… ‘Ben ne yaparsam yapayım, hak ettiğimi elde edemem, alamam’ niyetinin var olduğu bir ülkeyi hak etmiyor. Bu ülkenin en başta gençleri hak etmiyor. Yeni doğan bebekleri hak etmiyor. Çocuklarımız hak etmiyor. Onların, gelecekte paramızın kıymetini bulduğu, bu cennet vatanın hak ettiği ömür kalitesinin oluştuğu, insanlarımızın işsizlikle boğuştuğu değil, yaratıcı fikirleriyle dünyanın en önde koşan milleti olduğunun ve tam da cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken eğitimden sanata, endüstriden kültüre, İstanbul'un dönüşümünden her konuda en güçlü formuyla gayret edeceğimize ve muvaffakiyete kavuşacağımıza inanıyorum.”

DEDETAŞ: “KENT LOKANTALARI AÇILIŞLARINA DEVAM EDECEĞİZ”

Kent lokantalarını “marka proje” olarak niteleyen Dedetaş da “Gönül ister ki, hiç bu türlü lokantalara gereksinimimiz olmasın. Herkes, insani koşullarda, canı istediği yerde yemeğini yiyebilsin. Bunun için de kalıcı siyasetler üretmek zorundayız. Partimizin büyükleri, siyasilerimiz, bizler de misyon alan yöneticiler olarak, ekonomik meselelerin akökten tahliline ait siyasetler üretmekle yükümlüyüz. Bunların üzerinde çalışıyoruz. Fakat yakıcı kent yoksulluğuna karşı, şu anda atmamız gereken değerli bir adımdı bu. Münasebetiyle, bundan sonra da öbür mahallelerimizde de kent lokantaları açılışlarına devam edeceğiz” sözlerini kullandı. İmamoğlu, Dedetaş ve beraberlerindeki heyet, konuşmaların akabinde, vatandaşların ağır ilgisi altında kent lokantasının açılışını gerçekleştirdi.

GAZETECİLER ADALET BAKANI TUNÇ’UN SÖZLERİNİ SORDU

İmamoğlu, gazetecilerin gündeme ait sorularını da yemek dağıtımı sırasında yanıtladı. İmamoğlu, “Sayın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, dün bir açıklama yaptı. ‘Ahmak davası’yla ilgili, ‘Reddi hakim yaptıkları hakimin, diğer bir sebeple Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından öteki bir yere tayini, güya davanın yargıcını sürdüler üzere pahalandırmak, abesle iştigaldir’ dedi. Ve çabucak gerisinden, ‘Bu arkadaş, sağa sola sataşacağına, İstanbul'un problemleriyle ilgilensin’ diye bir açıklaması oldu. Bununla ilgili verecek bir yanıtınız var mı” sorusuna şu karşılığı verdi:

“86 MİLYON İNSANI DUYMAYAN BİR İNSAN, BİR YÖNETİCİ BİÇİMİ OLUŞTURDULAR”

“Aslında yanıta kıymet bir yorum değil lakin bu vasat tanımını, vasatlığını kendisine hatırlatarak yanıt vermek istiyorum. Zira, düşünebiliyor muşunuz, ‘İstanbul'un işiyle ilgilensin’ dediği kişi, dünya çerçevesinde saçma sapan bir dava yüzünden siyaset yasağıyla karşı karşıya ve feryat ediyor. Yani İstanbul'a vazife yapamaması için; gayri tüzel, gayri yasal, dünyada olmayan bir metotla sürdürülen bir dava sürecine dair feryadını lisana getiriyor. Bunu bile algılayamıyor. Niçin biliyor musunuz? Vatandaşı duyma duyuları kapalı bunların. Bakın; burada neye soyunmuş? Hala o davanın savcılığına soyunmuş. Halbuki bir bakan şunu demeli: ‘Bu ne demek istiyor?’ Orada bir hakime, benim avukatlarım, ‘reddi hakim’ demiş olabilir. Bu seni ne ilgilendir, Sonuçta demiş, lakin reddedilmiş. Lakin sonradan giden hakim, feryat ediyor. Onu duysana. Diyor ki, ‘Beni zorladılar. Ceza vermem konusunda zorladılar.’ Bunu sağır sultan bile duydu, Adalet Bakanı duymadı. Çünkü o kulaklarını, gözlerini bir bireye çevirmiş. Öbür kimseye duymuyor. 86 milyon insanı duymayan bir insan, bir yönetici biçimi oluşturdular.”

MİLLİ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN’İ ELEŞTİRDİ: “BUNLARIN GÖZÜ AKLI, VİCDANI, MİLLETE TAHLİL BULMAKTA DEĞİL”

“Bunun ismi Adalet Bakanı'dır, Ulusal Eğitim Bakanı'dır ya da bakanlardır. Mesela; Ulusal Eğitim Bakanı'ndan ne bekliyoruz biz? Düzgün bir eğitim sistemi, problemlerin tahlili. Vatandaş neye dönüyor? Yok efendim palavraya, hurafeye, mescitlerin kapısı kapanmış da işte başörtülü bayanlara şu yapılmış da bu yapılmış… Vasatlık. Makus bir vasatlık. Allah, bunların zulmünden bu memleketi korusun. Bunların gözü aklı, vicdanı, millete tahlil bulmakta değil. Bak Ekrem İmamoğlu, arkadaşlarıyla vatandaşa deva arıyor. Kent lokantası açıyor. Sen, adalete tahlil bulma yerine ya da ‘Bu husus nedir, şunu bir HSK'ya önereyim, bir çağırsınlar kardeşim, şu hakimi bir dinlesinler’ deme yerine, Ekrem İmamoğlu'na laf yetiştiriyorlar. Zira başarısızlar. Başarısız oldukları için, vasatlıklarıyla laf üretiyorlar. Lakin vasatlık… O kadar net yani. Bu vasatlıktan, bu memleket, inşallah bir an evvel kurtulsun.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı